"İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesinde istihbarat elemanı olarak görev yaptığını, halen Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü emrinde görevli olduğunu, Tarık Ümit’in kaybolma durumundan sonra olayla ilgilenmeye başladığını, Tarık Ümit’in kırmızı renkli otosunun Silivri İlçesi Kılıçlı Köyü yakınlarında bulunduğunu, Silivri Büyükkılıçlı Karakolunun gereken tahkikatı yapıp evrakları Silivri Cumhuriyet Savcılığına gönderdiğini, Tarık Ümit’le ilgili çalışma yapmasını İstanbul İl Jandarma Alay Komutanının istediğini, Tarık Ümit’le ilgili çalışmaya başlar başlamaz Mehmet Eymür’ün sık sık Tarık Ümit’in kızı Hande Ümit Binici’yi aradığını ve buna tanık olduğunu, Tarık Ümit ile Mehmet Eymür’ün çok samimi olduklarını, Mehmet Eymür’ün Hande’ye telefon ederek babanı Abdullah Çatlı ve adamları kaçırdı, gazetelere ilan ver yoksa öldürürler dediğini, Mehmet Eymür’ün 3 elemanını İstanbul’a göndererek Tarık Ümit Olayı’nda Jandarmanın bilgilendirilmesini sağladığnı, Tarık Ümit’in en son görüşme yaptığı kişilerden yola çıktığını ve Tarık Ümit’in cep telefonundan yola çıkarak, Tarık Ümit’in en son telefonla görüşme yaptığı kişinin Avşar KEDEROĞLU olduğunu, Avşar KEDEROĞLU adına kayıtlı telefonun 1 gün önce alınmış telefon olduğunu ve henüz kullanılmaya başlandığını, Tarık Ümit’in kaçırılması olayı ile ilgili olarak kendisinin sadece istihbari bir çalışma yaptığını, adam alma, tutma, gözaltına alma gibi bir yetkisinin bulunmadığını, Avşar KEDEROĞLU üzerine telefon kayıtlı ise de bu telefonla Ayhan AKÇA ve Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun görüşme yaptıklarını, Avşar KEDEROĞLU’ndan öğrendiğini,
"1962 Tokat doğumlu olduğunu, 1983 yılı Mart ayında Abdullah Çatlı ile Almanya’da tanıştığını, kendisinin paralı asker (lejyoner) olduğunu, Nijerya, Fas, Etiyopya, Çat gibi ülkelerde paralı askerlik yaptığını, Fransız ordusu emrinde de çalıştığını ve oraya kendisini Abdullah Çatlı’nın gönderdiğini, Çatlı ile tanışmasının tesadüf olduğunu, Çatlı’nın çevresindekilerin Çatlı’ya reis diye hitap ettiklerini, Almanyada Düseldorf, Köln, Özerlon şehirlerinde bazı kahvehaneler olduğunu ve buralara kurye olarak evrak götürüp-getirdiğini ve Çatlı’nın bu suretle güvenini kazandığını, Abdullah Çatlı’yı enson 1991 yılında Ankara’da Mülkiyeliler Birliğinin arkasında bulunan Karadeniz Kahvesinde gördüğünü, 1991 den 1993 yılına kadar Güneydoğu Anadoluda çalıştığını, Cem Ersever’in komutasındaki birliklere destek sağlamakla görevli olduklarını ve 15’er kişilik gruplar halinde görev yaptıklarını, dağdaki görevlerinin istihbarat çalışması yapmak olduğunu, doğrudan JİTEM ile bağlarının olmadığını kendilerine yöredeki köy halkından bilgi toplamak bilgi toplamak görevinin verildiğini, Ahmet Cem Ersever’i bir kez gördüğünü, Güneydoğudaki bu göreve kendisini Çatlı’nın, gönderdiğini, 1992 yılının Mayıs ayında Azerbaycan’a gittiğini ve Gence’deki kampta kaldığını C-4 plastik patlayıcı konusunda eğitildiklerini ve C-4’ün kendisinin uzmanlık alanı olduğunu, Azerbaycan’daki eğitimleri sırasında C4 plastik patlayıcıların Hors Greenmayer adlı şahıstan temin edildiğini, bu şahsın Azerbaycan da etkisinin çok olduğunu, Uğur Mumcu suikastını gerçekleştirenlerinde Azerbaycan’daki kampta eğitildiklerini, ancak bu şahısları ismen tanıyamıyacağını, bunlardan birisinin Cefi Kamhi’ye suikast düzenleyenlerden birisi olduğunu ve bu kişiyi teşhis edebildiğini, Bunun 1,78 boyunda, esmer, dalgalı saçlı, sakallı bir insan olduğunu, ancak ismini bilemiyeceğini, Azerbaycandaki kampa eğitim amacıyla gelenlerin isim vermediklerini,
Ömer Lütfi Topal cinayetinin işlenmesini takiben olayı çözmek üzere çalışmalara başladıklarını, bu cinayet konusunda Asayiş Şubesinin ihbar aldığını bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil şahsın bu eylemi yaptıklarının belirtildiğini, bunların hepsi aynı gün Emniyet Müdürlüğüne alındığını, yapılan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki şarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu şahısların parmak izinin karşılaştırıldığını, ve herhangi bir bulguya rastlanmadığını, bu konuda yardımcısı Bilgi Ünal’ın olayı takip ettiğini, ertesi gün Sedat Bucak’ın kendisini aradığını, özel harekatçıların neden alındığını sorduğunu, o anda konuyu kendisi de bilmediğinden inceleyeceğini söylediği, ikinci kez aradığında da tahkikatla ilgili alındıklarını söylediğini, daha sonra da birkaç kez aranmış olduğunu ancak bir daha görüşme fırsatı bulamadığını, daha ertesi gün Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ’un kendisine geldiğini, Bakan tarafından gönderildiğini, alınan şahısların neden ve niçin alındığını sorduğunu, kendisinin de alınan bir ihbarın değerlendirilmesi sonunda alındıklarını, ancak bir bulguya rastlanmadığını, öğleden sonra Bakanın İstanbul’a geldiğini ve Vali ile birlikte onu karşıladıklarını, Vali ayrıldıktan sonra Bakanın kendisinden olayı sorduğunu, ona da olayı anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadıklarını ilettiklerini, onun da peki o zaman Emniyet Genel Müdürlüğü de bir incelesin, diyarbakır oruspu bir mahzur var mı? If you liked this article and you would like to get more info about Escort diyarbakır i implore you to visit our own web site. diye sorduğunu, kendisinin de bir mahzur bulunmadığını zira suç teşkil edecek herhangi bir bulguya rastlanmadığını belirttiğini, Bakanın da gönderin o zaman dediğini kendisinin de talimat verilmesini istediğini, Bakanın peki ben hallederim seni ararlar dediğini bunun üzerine Yardımcısının talimat verdiğini ve Bakan talimatı bunları Genel Müdürlükten gelip alacaklar dediğini, akşam saatlerinde İbrahim Şahin’in kendisini arayarak konuştuklarını, ona Bilgi ile irtibat kurarsa onları alabileceğini söylediğini, Basının yanlış değerlendirmeler yapması nedeniyle, görmemeleri için bunları turnikelerde teslim alıp götürdüklerini öğrendiğini, bilahare Susurluk Olayının patlak verdiğini, ondan sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanla görüşmeleri olduğunu, onlara, bu şahıslar hakkındaki düşünce ve karinelerinin tam alındığını, biraz süre verilmesi halinde bu şahısların suçlarını inkar edemeyecek hale geleceklerini, hatta yan delillerin tespitiyle birlikte itiraf bile edebileceklerini belirttiğini, Cumhurbaşkanının kendisine kaset, belge, video bandı olup olmadığını sorduğunu, kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını belirttiğini,
Dominique Dilke
16 Blog bài viết